Prof. Dr. Ayhan DİNÇKAN

Organ
Bağışı

 

Bağışlanan her organ yaşama tutunan bir insan demektir!

İnsan bedenindeki sağlam bir organı tıbbi koşullar altında, başka bir kimsenin işlevini yitirmiş organı yerine takılmasına organ nakli denilmektedir. Tıp dünyasında en son gelişen alanlardan olan organ naklindeki hızlı ilerlemelerle günümüzde artık akut ve kronik organ yetmezliklerinde geçerli olan, rutin uygulanan, ileri düzey bir tedavi yöntemidir. Açıkçası organ nakli her türlü avantajı net olarak ortaya konulmuş hayat kurtaran bir operasyondur.

Tıp dünyası tarafından 20. Yüzyılın tıp mucizesi denilen ve artık hastalar tarafından da kabul gören bu tedavi yönteminde umut bekleyen hasta çok, ancak tek sorun organ azlığıdır. Şu gün itibarı ile ülkemizde yirmi binin üzerinde hasta böbrek, iki binin üzerinde hasta karaciğer, 500’ün üzerinde hasta kalp ve pankreas, akciğer gibi diğer organların naklini olmak için beklemektedir. Tıbben uygun olan ve canlı vericisi olan hastalar bir şans olarak nakil olma fırsatı bulabilmektedirler. Canlı verici içinde esasında ülkemizde kriterler nettir.

 

Canlı vericili nakillerde; yasal olarak 18 yaşını doldurmamış ve akli dengesi yerinde olmayan kimseden organ almak yasaktır. Ayrıca organ verenin yaşamını sona erdirecek veya tehlikeye sokacak tıbben uygun olmaması durumunda da organ alınması yasaktır. Bunun dışında sağlıklı ve 18 yaşını doldurmuş kimse-evli ise eş onayı gerekmektedir-, en az iki tanık önünde, yazılı ve imzalı izin belgesi vermesi ve bu izinin doktor tarafından onaylanması durumunda 4. dereceye kadar olan akrabalarına organ bağışında bulunabilir. Bu şartlar yerine geldiğinde organ nakli ameliyatı, bu iş için yetiştirilmiş uzman personeli, araç ve gereçleri olan ve Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış kamu ve özel sağlık kurumlarında yapılabilmektedir.

Ancak tıbbi prensipler gereği organ kaynağı olarak kadavra kaynaklarının kullanılması gerekliliği, organ talebinin yetmediği durumlarda canlı vericilerin devreye girmesi ve hatta hiçbir organın atıl olmaması için marjinal denilen ve fonksiyonel olarak sınırda çalışan organların kullanılmasına rağmen arz talebi karşılamamakta ve ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. Artık tek çare kadavra organ kaynaklarını her türlü engel aşılarak sisteme sunmak olmalıdır. Sağlık Bakanlığının başarılı çalışmaları ile yurdumuzdaki her yoğun bakımında artık beyin ölümü tanısı konulmakta ve bu konuda personel eğitimleri tamamlanmaktadır. Bu çalışmalarla birlikte halkımızın organ bağışı duyarlılığı çalışmaları da hızla devam etmektedir. Bu anlamda ülkemizde ilk başarılı organ naklinin yapıldığı 03.10.1975’in anısına son yıllarda 03-09 Kasım tarihleri arası “Organ Bağışı Haftası’’ etkinlikleri yapılmaktadır.

Organ bağışı, bir kişinin organ veya dokularının bir kısmının veya tamamının, henüz hayatta iken ve kendi iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra başka insanların tedavisinde kullanılmasına izin vermesidir. Ülkemizde canlıdan ve kadavradan organ veya doku alma kuralları 1979’da çıkarılan 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun ile düzenlenmiş olmasına yani dünyada ilk düzenleyen ülkelerden biri olmamıza rağmen kadavra bağışından organ temini konusunda maalesef geri planda kalmıştır. Bunu rakamlarla desteklemek gerekirse: tüm dünyanın kabul gördüğü ve olması gereken bağış oranı en az milyon nüfus başına 25 kadavra bağışıdır. Ülkemizde bu oran devletin, derneklerin, vakıfların, organ nakil merkezlerinin hatta nakil personellerinin kişisel çalışmaları ile günümüzde milyon nüfus başına 5.2 oranına ancak ulaşılabilmiştir. Dolayısı ile bizlerin inançla çalışarak bu oranı kat ve kat arttırmamız gerekmektedir.

Organ bağışçısı olmanın ilk kuralı GÖNÜLLÜ olmaktır. Ardından yasal süreç başlar. Türkiye’de 2238 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileğini iki tanık önünde önce sözlü olarak yapmak ve ardından yazılı belgelerin düzenlenmesi yeterlidir. Bunun için en yakın sağlık müdürlükleri, hastaneler, emniyet müdürlükleri, organ nakli yapan merkezler, organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlara başvurarak “Doku ve Organ Bağış Belge”si alınabilir.

Yoğun bakım şartlarında kadavra organ vericisinin tıbbi olarak öldüğü yetkili iki uzman doktor tarafından onaylanmaktadır. Verici sağlığında organ bağışı yapacağını resmi ve yazılı olarak bildirmemişse yani doku ve organ bağış belgesi varsa bile ölüm anında yanında bulunan yakınlarından iki kişinin yazılı izniyle ancak organ bağışı yapılabilir. Yani kişinin sağlığında aldığı bağış belgesi aslında ailesine organ bağışı yaptığı konusunda bir vasiyet niteliği taşımaktadır.

Organ bağışlarının azlığı

Organ bağışı konusunda sadece ülkemizde değil Dünya çapında bir yetersizlik vardır. Bu nedenle arz talep karşılanmadığı için bekleme listeleri zaman geçtikçe uzamaktadır. Gelişmiş ülkelerde bile böbrek nakli için bekleme süresi 10 yılı aşmaktadır. Böbrek yetmezliğinde diyaliz yöntemleri ile hasta hayatını bir süre idame ettirebilmekte ve bekleme listelerinde uzun yıllar bekleyebilmektedir. Bunun yanında kalp, karaciğer ve akciğer organ bekleme listelerindeki birçok hasta, başka da bir tedavisi olmadığı için ve zamanında bir organ bulunamadığı için ölmektedir.

Canlı vericili nakil şansının olduğu böbrek ve karaciğer nakillerinin aksine tek organ kaynağının kadavra vericisi olduğu kalp, akciğer, pankreas nakillerinde canlı vericinizin olması da çare olamamaktadır. Uzun bekleme listelerinin oluşma nedeni yani arzın talebi karşılayamama hali, diğer başka nedenlerin yanı sıra, beyin ölümüne bağlı kadavra bağış oranının azlığına, fakat buna karşılık sadece organ nakli ile iyileştirilebilecek hastalıkların da çoğalmasına bağlıdır. Ayrıca genel yaşam beklentilerinin yükselmesi ve teknolojinin gelişmesi sonucu, tıbbın giderek daha çok hastalığa organ nakli yapılabilir gözüyle bakması da diğer nedenleri oluşturmaktadır. Bağışlanan organların nakledilmesi, Sağlık Bakanlığı’nın denetim ve gözetiminde, bilim insanlarının yaptığı hasta seçim puanlama kriterleri dahilinde gerçekleştirilmektedir. Organların dağıtımı yapılırken önce acil bekleyenlere sunum yapılmaktadır.

Aslında organ bağışının kan naklinden farkı yoktur. Hayat kurtarma anlamında, sağlıklı olan her hücre, doku, organ bağışlanabilmekte ve bunlar günümüz tıp teknolojisinde ihtiyacı olan hasta bireylere nakledilebilmektedir. Bir kişi organlarını bağışlayarak birçok insana yaşama şansı verebilir.

Organ bağış sayısını arttırmalıyız. Çünkü; tek yaşama şansı bu bağışlara bağlı binlerce hasta bu bağışları umutla beklemektedir. Başka tedavi yöntemi olmayan ve canlı verici şansı olmayan kalp, akciğer ve pankreas nakli hasta sayısı giderek artmaktadır. Çünkü; organ bekleyen çocuk hastalarımız hayata tutunmak, büyüme ve gelişimlerini tamamlamak, eğitimlerini sürdürmek, hayattan keyif almak için bu bağışları beklemektedir. Çünkü; yaşam süresi başka tedaviler ile karşılaştırılabilir olan böbrek naklinde dahi neredeyse iki katından fazladır. Çünkü; yaşam kalitesi sağlıklı bir kişiden hiç farkı yoktur. Nakilli hastalar evlenebilir, çocuk doğurabilir, çalışıp ülke ekonomisine katkıda bulunabilirler. Çünkü; sağlık harcamalarının %5 ini oluşturan böbrek yetmezlik tedavileri yanında bu hastaların nakil ile sağlığına kavuşmalarının devletimize maliyet bedeli nerdeyse üçte biri kadardır. Tedavi avantajı yanında işgücü kaybı olmaması ve üretken olmaları da ayrı bir maliyet avantajı getirmektedir.

Yurdumuzun her yerinde organları işlevini yitirmiş, gerek diyaliz gerekse de solunum veya kalp pompa makinelere bağlı olarak hayatlarını sürdüren her yaştan çok sayıda hasta var ve organ nakli için sıra beklemektedir. Ülkemiz hastanelerinde kalp, böbrek, karaciğer, pankreas, ince bağırsak ve kornea gibi organların nakli başarıyla yapılmaktadır. Yaşayan bir kişiden alınan bir organ bir kişiye, bir kadavra vericiden alınan organlar ise birçok kişiye hayat vermektedir. Sadece duyarlı olup bu bağışları yapmalıyız. İnsana en üst değeri veren Anadolu kültürü ile yetişmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 6.3.1980 tarih 396 sayılı kararı ile organ naklinin (maddi/manevi menfaat karşılığında olmamak kaydı ile) caiz olduğunu açıkladığı ve insana insan olduğu için önem veren inançlarımızı yaşadığımız coğrafyada bu konunun hala sorun olmaması gerekmektedir.

Dolayısı ile organ naklinin anlamı ve önemini anlatmak, organ naklini yasal ve tıbbı olanaklarla çözmek, organ bekleyen binlerce hastaya derman olabilmek için, 3-9 Kasım tarihleri arasında Organ Nakli Haftası olarak değerlendirilmektedir.

Son olarak şunu ifade etmek gerekir. Halkımızı organ bağışına davet ederken birey birey bunun önemini anlatmak yerine bir sistem kurmaktan bahsetmemiz gerekmekte.Kültürümüzde vermeden almak sadece yaradana mahsustur anlayışı vardır. Bizler önce kendimizi ve bizlere sorulduğunda en yakınımız dahil sevdiklerimizin organlarını sisteme bağışlamalıyız ki; ileride kendimize, eşimize, çocuğumuza, kardeşimize, anne-babamıza ve diğer her türlü yakınımıza organ ihtiyacı olduğunda bizlerde başkalarından organ bekleyebilelim. Unutmamak gerekir bir organa ihtiyaç duyma ihtimalimiz, bir organ bağışı yapabilme ihtimalinden çok daha fazladır.